30 Mart 2009 Pazartesi

Milli maç raporu

Javier Mascherano: Arjantin'in Venezuela'yı 4-0 dağıttığı maçta 90 dakika sahadaydı.
Dirk Kuyt: Grup 9'da zirvede yalnız kalan Hollanda grubun ikincisi olarak gösterilen İskoçya'yı 3-0 mağlup etti. Kuyt, penaltıdan da olsa bir gole imzasını attı.
Daniel Agger: Danimarka'nın 3-0 Malta'yı yendiği maçta kendisine pek iş düşmedi.
Sami Hyypia: Finlandiya'nın Galler'i deplasmanda 2-0 mağlup ettiği maçta galibiyette katkısı vardı.
Xabi Alonso ve Fernando Torres: İspanya'nın Türkiye'yi 1-0 yendiği maçta forma giydiler. Pepe Reina, Albert Riera ve Alvaro Arbeloa ise aynı maçta kulübede oturan isimlerdendi.
Yossi Benayoun: İsrail ile Yunanistan'ın 1-1'lik eşitliği bozamadığı maçta 77. dakikada oyundan alındı.
Steven Gerrard ve Martin Skrtel: İngiltere, hazırlık maçında Slovakya'yı 4-0 mağlup etti. Steven Gerrard ilk 45 dakika forma giyerken İngiltere'nin ilk golünde Heskey'e asisti yapan isimdi. Martin Skrtel ise İngiltere'nin harika oyununa ve 4 golüne engel olamadı.

---------

Takipte olduğum diğer oyunculardan Giampaolo Pazzini ve Sergio Agüero da birer gole imza attılar. Kendilerini tebrik ediyorum

29 Mart 2009 Pazar

Yenildik ama...

Öncelikle söyleyelim çok sıkıcı bir maçtı. Ben İspanya'dan aşırı ofansif ve bol gollü bir performans bekliyordum. Yanılmışım. İlk başlarda gol atabilirmişiz gibi geldi ama Semih ve Nihat Casillas'ı geçemediler.

O pozisyonlardan sonra da zaten maç hep rölantideydi. Ercan Taner'in dediği gibi bize saygı duydukları belliydi. Ama biraz fazla saygı duyuyorlarmış. Ellerinde dünyanın en iyi ikili forveti var. Orta sahaları da dünyanın sayılı orta sahalarından. Ama doğru düzgün hücum yapamadılar. Bunda Aşık ve Balta'nın olağanüstü markajları da etkiliydi tabi.

Del Bosque eski öğrencisi İbrahim'i iyi tanımış belli. Ramos'a büyük ihtimalle o tarafı sıkça kullanmasını tembihlemiştir. İbo sandığımız kadar kötü değildi belki ama Ramos da çok iyiydi. Orta sahanın sağında oynayan Cazorla'dan bile daha fazla bindirdi.

Bizim umutlarımız asıl Arda ve Tuncay'a bağlıydı. Arda solda resmen silindi gitti. İlk yarının son 3-5 dakikası hafif sağa kaydı iki pozisyon üretti. Aslında dakikalar önce Tuncay ile kanat değiştirseler diye içimden geçti ama Terim'in bir planı vardır mutlaka dedim. Onda da yanılmışım. İkinci yarı Arda aynı verimsizliği gösterince Terim, kanat değiştirmek yerine oyundan aldı. Tuncay da acayip top ezdi. Euro 2008'in grup maçlarında bu tip top ezmeleri yapıp benden kuvvetli tepkiler almıştı. Ama değişmemiş yine pas yapamadı bazı pozisyonlarda. Emre yine Fatih Terim'in manevi oğlu kontenjanından takıma girdi ve 90 dakika oynadı. Kesinlikle maçın ağırlığını kaldıramadı. Orta sahadaki yoğunluğu kanatlara yayamadı. Maçı izleyen çoğu kişi varlığını bilmiyordur bile.

Biraz da rakipten bahsedelim. İlk 11'ler açıklandığında belki de rakibin en endişeli olduğu mevki defanstı. Albiol-Pique ikilisinin uyum sorunu onlara göre sıkıntı oluşturabilirdi. Ama maça baktığımızda bizim pek etkili atağımız olmadığı için bu uyum sorunuyla karşılaşmadık. Aslında ben maçtan önce Gerard Pique'den umutluydum. Tipine ve oyun stiline ısınamadım yıllardır. 4 yıl boyunca 2 farklı dünya devi takımda (Barcelona, Manchester United) oynayıp kendini gösteremeyen bir oyuncuya da zaten ısınmak mümkün değil. Sen git müthiş iki takımda antremana çık. Ama hala teknik adamlar sana güvenemesin. Olacak şey değil. Tabi bu maçtaki golle milli takımdaki değerini yükseltti. Puyol'dan sonra da uzun süre forma giyecek gibi duruyor.


Forvette Villa yokları oynadı resmen. Aldığı topları ya geriye pas attı ya da kaybetti. Torres de çok farklı değildi aslında. Kendi başına bir şeyler yapmaya çalıştı ama zorlandı. Derken korner direğinin ordan alıp getirdiği topla frikik yaptırdı. Sonrası malum golü yedik. Torres işte bu yüzden bu kadar seviliyor. Mesela Villa daha çok sırtı dönük futbol oynarken Torres bire birlerde, arkaya atılan toplarda, boş alanlarda istediğini daha çok ortaya koyuyor. Villa, istediği top gelmezse çok silik oynuyor ama Torres, istediği top gelmezse istediği topları kendi kapıyor.

Bu kadar eleştirsek de ben milli takım açısından umutlandım. Çünkü şu an dünyanın en iyi takımı olan İspanya karşısında hiç ezilmedi bizimkiler. Belki tam kapanmayı beceremedik ama onlar da galibiyeti hak etmediler. O golü bulmasalar belki de bir gol daha atamazlardı. Maçın hakkı da bence 0-0'dı.

Son olarak da 90 dakika boyunca susmayan borazancı İspanyol'u hayırla yad edelim.

24 Mart 2009 Salı

Haftanın fotoğrafı

Yeni transferlerimizden ortak hücum.
Asist: Marlon Smith
Smaç: Leroy Hickerson

Yakışmadı Selçuk


Halil Ünerle ilgili olarak yapılan "Bamya Halil" tezahüratı size hiç yakışmadı yüce taraftar...
Alperen KAPLAN

22 Mart 2009 Pazar

Play-off ile düşme hattı arasındaki ince çizgi

KSK ve Casa Ted galibiyetlerinden sonra, afişte de belirtildiği gibi, 3. galibiyeti hedefliyorduk Kepez önünde. İlk yarıda Antalya'da oynanan maçta galip taraf olmuştuk. Burada da neden olmasın diyorduk. Öyle oldu takımımız yer yer geriye düşmesine rağmen maçı 78-71 almayı bildi. Artık Selçuk maçlarının klişe cümleleri beni sıktı. "Taraftarının da desteği ile" demek belki spor siteleri için uygun ama biz alıştık. Çünkü her maç taraftar destek veriyor. Neyse konumuz bu değildi.


Asıl hedefi ligden düşmemek olan bir takım haline gelmiştik haftalar önce. Aslında play-off reçetesini açıklamıştım. Efes maçından sonra GSCC ve Erdemir maçlarını alsaydık gerçekten müthiş bir seri olacaktı. Fikstür bize göz kırpıyordu. Neyse dediğim olmadı ama KSK maçında çıkışa geçtik. Bu da çok iyi bir haber. Selçuk gibi istikrarsızlık abidesi bir takım için 3 galibiyet müthiş.


Maçın hepsini tek tek yazmak isterdim ama kafanızı ütülemek gibi olacağından aklımda kalan birkaç önemli an'ı aktarayım.


Maçta kırılma noktası olarak bahsedebileceğimiz birkaç atak oldu. Önceden de bahsetmiştik. Bizim taraftara hareketli şeyler iyi geliyor. Mesela maçta bir kavga ya da tartışma oldu mu beklenilenin aksine taraftara olumlu etki yapıyor. Taraftarın bu tepkisine de takım iyi oyunla cevap veriyor. Maçta yine bu şekilde iki olay oldu. Öncelikli olarak maçta sürpriz bir kararla oynayan burnu kırık olan İlker Türel ile Levent Bilgin arasında bir olay geçti ve Levent, İlker'i itekleyerek yere düşürdü. Bunun üzerine tüm stad ayağa kalktı ve takıma destek verdi. Bu aslında kısa süreliydi. Ancak daha sonra haksız bir şekilde kendisine faul kararı verilen Ufuk Kaçar oyun alanına girmediği için (bunun kuralını bilmiyorum ben) kendisine teknik faul çalındı ve 5. faulünü alarak oyun dışı kaldı. Bunun üzerine hakeme iyice kızan Ekene headband'ını taraftarlara fırlatarak hakeme tepki gösterdi. Hakem buna da teknik faul çalınca olan oldu. Tribünde kıyamet koptu. Kepez takımına sahanın dar olacağı belli olmuştu bile. Maçın bu dakikalarından sonra top çalmalarla takıma hem savunma hem hücum yönüyle katkı sağlayan yeni transfer Marlon Smith, taraftarlardan geçer not aldı. İlk başlarda başarısız bir çizgi çizen Marlon, ikinci yarıda üçlük ve serbest atışlardan bayağı sayı buldu. Yaptığı bir asistte yine yeni gelenlerden Leroy Hickerson müthiş tamamladı ve basket faul yaptırdı.



Marlon (yukarıdaki) ilk maç için müthiş oynadı. Takımı ayakta tuttu. Leroy (hemen aşağıda) ise hücumda isteksizdi ancak yaptığı alley-oop gerçekten harikaydı. Bir de müthiş bir bloğu vardı. Böylece iyi zıpladığını bize de göstermiş oldu.


Ekene ve Alex'in de performansları küçümsenecek değil. Alex boyalı bölgeyi müthiş kullandı. Savunmada Traylor'a şans vermedi. Ekene de 3 defa 3 sayılık isabet bularak bizleri şaşırttı.


Maçtan sonra da Murat Yolcu, Mutlu Demir eşliğinde "kolbastı show" vardı. Biz de eşlik ettik. Ama keşke eşlik etmek yerine video çekseydim diyorum. Neyse artık Oyak Renault maçına nasip olur inşallah.

Bugün kendisi çeşitli sebeplerle anons yapamasa da benim için fotoğraf çekmeye üşenmeyen değerli kardeşim Alperen'e özel teşekkürlerimi yolluyorum.

Liverpool harikalar diyarında...


Bugünkü maçı kazanacağımızdan emindim fakat bu denli galibiyet beklemiyordum. Gerrard "Allah yarattı" dememiş 3 tane sallamış. Maçla ilgili tek üzüntüm Torres'in eli boş maçı tamamlaması. Maçta 5 tane gol olur da bu adama bir tane bile mi düşmez? Nasip değilmiş diyelim bari bize gol atmasın.

Son 3 maçta 13 gol atarak belki de son yılların en büyük performansını gösterdi bu takım. E aslında biz de bunu beklemiyor muyduk sene başından beri? Kadro belki Manu'dan Chelsea'den Arsenal'den sınırlı ama Gerrard ve Torres gibi alanlarında dünyanın bir numaralı iki ismi olunca takım bambaşka. Özellikle Gerrard tam bir kaptan. Açıkçası Türkiye milli takımında böyle bir kaptanın olmasını çok isterdim.



Gelelim sadede. Taraftarların bir kısmı ile yıldızı hiç barışmayan Rafael Benitez, hafta içi sözleşmesini 5 yıl yani 2014'e kadar uzatmıştı. İlk duyduğumda ben de perişan oldum. Bayağı küfür salladım. Ama dedim ki biraz sabır gerek. Sözleşmenin asıl yankısı hafta sonu belli olacak. Rafa, Real Madrid ve Manu tarihi galibiyetlerinde gerçekten önemli rol üstlenmişti. Takımın pas trafiğini ve bunun gibi birçok teknik konuyu çok çok iyi bir şekilde hayata geçirmişti. Ama hala benim gözümde aynı Benitez'di. Eğer bugünkü maçta mağlup olsaydık işte o zaman çok kızacaktım. Stoke, Hull, M'Boro gibi düşük düzeyli takımlara kaybettiği puanların acısını biz çekmek zorunda kaldık. Şu an birkaç puan farkla lider olabilirdik. Eminim bunu o da düşünmüştür ama malum 'rotasyon' bahanesiyle yolda bırakılan puanlar çizmeyi aştı. Bu saatten sonra yönetimin olmaz ama taraftarın en ufak puan kaybına tahammülü yok. Manu'nun bu denli düşüşte olduğu zamanları bulmuşken şampiyonluk yarışında bir an önce öne geçmeli. Zira yıllardır EPL umudu sıfıra yakın olan taraftar bu sezon hiç olmadığı kadar umutlu.

21 Mart 2009 Cumartesi

Bir günde 2 piyango birden


Aslında EPL ile alakalı yazımı yarınki Baston Villa maçından sonra yazmayı düşünüyordum. Ama bugünkü iki sonuç beni bayağı tahrik etti. Yazmazsam çatlardım o derece.


Öncelikle Fulham-Manchester United maçı ile başlayalım. Dakika 17'de Scholes'un elle müdahalesi kırmızı kart+penaltı getirdi. Penaltıyı Murphy gole çevirdi. Maçı izlemediğim için maçın içeriği ile ilgili yorum yapmaktan kaçınıyorum. Maç yazısını Noat SamisA yazarsa hep beraber okuruz. Sonra ilk yarı 1-0 bitince beni bir heyecan kapladı açıkçası. Çünkü Manu'yu yenik görmek öyle her zaman olacak bir şey değildi. Sonra "Piglet" Rooney 81'de sarı, 88'de ikinci sarıdan kırmızı kart görmüş. Tabi ondan 1 dakika önce (82'de oyuna giren) Zera durumu 2-0'a getirmiş. Fulham kendi sahasında galip gelmiş.


Liverpool açısından önemli bir sonuç. Geçen hafta da bahsettiğimiz gibi şampiyonluk umutlarımız pek yoktu. Ama bu altın tepside gelen ikram kolay reddedilmemeli. İşin bir diğer tarafı da Rooney ve Scholes'un milli maçlar haftasından sonra oynanacak Baston Villa maçında cezalı olmaları. Martin O'Neill'ın bu iki oyuncunun eksikliğinde Manu'ya bir sürpriz hazırlamasını umuyorum.


Gelelim diğer maça. Londra derbisinde Tottenham, Chelsea'yi White Hart Lane'de ağırladı. Ev sahibi ekip Modric'in golü ile 1-0 galip geldi. Chelsea 2.lik yolunda bir yara daha aldı denilebilir. Hiddink'in bal damlayan skorlarının da bir sonu olacaktı mutlaka. Bu maça kısmetmiş.


Son bir not da blog takipçilerine gelsin. Rafael Benitez ile Liverpool yönetiminin sözleşme uzatması konusunu yarınki maçtan sonra yazmayı düşünüyorum. Yoksa önemsemediğim için değil yani.

Fikstür Konya'nın avantajına mı?


Malumunuz Konyaspor bugün düşme hattındaki rakibi İBB'ye 2-0 mağlup oldu ve ligden düşme yolunda büyük bir adım attı. Bu futbolla Konyaspor'un ligde kalması imkansıza yakın. Yine bir ara düşme hattında olan takımlardan Denizlispor son 5 maçta 4G-1B alarak alt sıralardan kurtuldu. Bir başka takım, Kocaelispor ise son 5 maçta 3G-2B aldı. Tabi bu maçlardan 5-2 GS ve 1-1 FB maçlarını da unutmamak gerek.

Peki bu 5 haftada Konya ne yaptı? Yalnızca 2-0'lık Antalya ve 1-0'lık bal kovanı bir Trabzon maçlarında puan alabildi. Her ne kadar Antalya maçından sonra kalma adına çok rahatlayan bir Konyaspor görsek de asıl tehlike o zaman başladı. Konya halen serbest düşüyor. Rakipleri puan için ellerinden geleni ortaya koyarken Konyaspor maçları "bitse de gitsek" havasında oynuyor. O zamanlarki tehlike ile şimdiki arasında ciddi bir fark var artık. Çünkü bu çalan tehlike çanları Konyaspor için son kez çalmakta. Konya'nın imdadına ise fikstür yetişiyor.

Buyrun bir bakalım fikstüre:
Hacettepe
Gençlerbirliği (D)
Sivas
Kayseri (D)
Kocaeli
Bursa (D)
Es-Es
Fener (D)
Ankara

Aslında ilk başta düşme hattındaki 3 rakibi (Hacettepe, Kocaeli, Es-Es) ile iç sahada maç yapması çok büyük bir artı olarak görünüyor. Ama Konyaspor'un iç saha performansı göz önünde bulundurulduğunda 3 maçta tahmini 5 puan yazılabilir. İçerdeki diğer maçlardan Sivas ve Ankara maçlarından 1 puan alınabilir. (Burada Ankaraspor'un maçı satma ihtimali mümkün o zaman 3 puan oluyor) Deplasmanda ise 2-3 puan iyidir. Yani bu tahminlerin doğrultusunda Konyaspor, Hacettepe'den sonra düşecek ikinci takım olacak gibi duruyor. Eğer diğer takımlar, mesela Ankaragücü, maçlara gereken önemi vermez ve Konyaspor akıllanmaya başlarsa hala şansı var. Ama öncelikle takımın şu tehlike çanlarını duyması gerek.

Milli takım


Şimdi uzun uzadıya milli takım aday kadrosunu yazıp tartışmaya gerek yok. Her blogda ve her spor sitesinde zaten kadrolar mevcut. Değinmek istediğim birkaç nokta var sadece.

Türkiye:
  • Kalecilere yorum yapmaya gerek yok. Volkan birinci kaleci. Diğerleri de formalite olarak seçilmiş.
  • Defansta "Balta-Aşık-Güngör(ikisinden biri)-Gönül" dörtlüsü olacağından dolayı Sabri, Üzülmez, Sedat Bayrak ve Kaş'ı tartışmak zaman kaybı olur. Belki bir tek Üzülmez'e laf söyleyebiliriz. O da Terim fantezisi diyelim.
  • Hamit'in çağrılması beni çok mutlu etti. Çünkü Hannover maçında sakatlanarak 2-3 hafta sahalardan uzak kalacağı açıklanmıştı. Oynadığı takdirde takımın belkemiklerinden olacaktır.
  • Mevlüt Erding orta saha olarak yazılmış. (:S)
  • Batuhan ve Sercan'ın çağrılması ise doğru karar. Oynayacaklarından değil de belki bir İspanya havası alsalar onlar için büyük avantaj.
  • Gökhan Ünal yerine kariyerinin sonbaharında ama zirvesinde bulunan ve Skibbe'nin ipini çeken Taner Gülleri'nin seçilmesi daha doğru olabilirdi.
İspanya:
  • Kalecileri tartışmaya gerek yok. Casillas ve Reina.
  • Puyol sakat mı bilmiyorum ama eğer değilse almamak hatalı karar.
  • Pique kendisine verilen bu şansı değerlendirebilirse kalıcı olabilir. Malum Barcelona'da Marquez ve Puyol sayesinde pek süre alamıyor.
  • Riera ve Busquets'in varlığı ile yokluğu arasında pek fark olmayacak. Xabi, Xavi, Senna, Silva, Iniesta ve Cazorla'dan büyük ihtimal 4'ü oynayacak. Tutup da Riera ve Busquets niye seçilmiş demenin manası yok. Adamlar haftasonu Madrid'e tatile gelmiş gibi olacak.
  • Forvette Raul ve Krkic'in olmaması bizim için büyük şans. Olası bir sakatlık ya da form düşüklüğünde ilk alternatif Llorente olacak. Bu yüzden Güiza da (İspanyol basınının dediği gibi) tatil havasında geçirecek milli takım kampını.
  • Sonuç olarak İspanya bizden 2-3 gömlek yukarıda bir takım. Bazı eksikliklerinin olması bizi yenemeyecekleri anlamına gelmiyor.
Skor tahmini olarak da iyi ihtimal 2-1 diyelim.

20 Mart 2009 Cuma

Tüm yollar Roma'ya çıkıyor

Roma maceramızın rotası belli oldu. Önce Chelsea sonra Barça. Aslında Chelsea yerine Bayern'i istiyordum ben. Öyle olsaydı tam istediğim bir kura olacaktı. Yarı final adına en korktuğum takım olan Manu ile karşılaşma ihtimalimiz ancak final. O yüzden şimdilik telaşa gerek yok. Bence Hiddink'in aldığı şanslı sonuçlara bir son gelmesi gerek. Liverpool da geçen seneden dersini almıştır herhalde.

Zaten Rafa'nın demeci de bu yönde. "We must learn from last year" demiş beyefendi. Umarım bu haftaiçinde imzaladığı sözleşmenin rehavetinde olmaz. Öyle olacak olursa zaten EPL çoktan gitti bir de ECC'de sorun çıkarmasın.

Tahminim de en popüler görüş: Arsenal-Manu / Liverpool-Barcelona

İnsanı sinir ederler...

18 Mart 2009 Çarşamba

Ben yazmaktan yoruldum artık! (97-93)


LeBron bu gece de hırsını Orlando'dan almış, aynı zamanda Chicago da Boston'u mağlup edince Orlando ile Boston arasında 1, Cleveland ile Boston arasında 4.5 galibiyet farkı(games behind*) olmuş oldu.

LeBron 43-12-8 ve Williams 21 sayı ile oynadı.
Konuk takımda da Alston 23, C. Lee 19, Howard 13 (+15 reb) sayı ile oynarken temsilcimiz Hidayet 16-6-7 ile oynadı.



Boxscore

Son günlerdeki Cavs'in performansı ile alakalı bir yazı daha yazmayı planlıyorum. Onu da başka zamana bırakalım.

17 Mart 2009 Salı

Selçuk - Kepez

Geçmiş Olsun Canım Abim!!!

İlker Türel'e kocaman geçmiş olsun,burnu kırıldı geçen maçta,bu hafta da muhtemelen oynayamayacak... Geçmiş olsun abiciğim...

James White 2, yakında vizyonda!


Evet,yeni oyuncularımızdan birisini bulduk,uçan kaçan bir adam: LEROY HİCKERSON!!!

Kendisi ile ilgili detaylı bir değerlendirmeyi Kepez maçı sonrası,ya da daha da yakın bir zamanda idmanda kendisini gördükten sonra yapmayı planlıyorum...

http://www.viddler.com/explore/aaisports/videos/20/

15 Mart 2009 Pazar

Stevie: We've got the best!


Steven Gerrard, 4-1'lik ManU galibiyetinden sonra Fernando Torres'i yerlere göklere sığdıramamış. E haklı adam. Fernando Torres'in en iyi santrafor olduğunu kabullenemeyenler zaten belli bir kesimi oluşturuyor.

Demecinde de aşağı yukarı şöyle demiş: "1-0 geriye düşmemize rağmen maçı hak ederek kazandık. Harika bir performans sergiledik. Maçın öncesinde onlar çok daha avantajlı idi. Ama biz de Manchester'a savaşmak için gittik. Normalden biraz daha iyi oynayarak maçı kazandık."

E tabi gazeteciler bulmuş yumuşak karnını sormuşlar: "Fernando Torres'in performansı hakkında ne düşünüyorsunuz?"

"Bu hafta harika oynadı. O gerçekten dünyanın en iyi forveti. Sezon sonuna kadar bu şekilde oynarsa zirveye oynamaya devam ederiz. Zaten şu an lider değilsek bunun tek sebebi Fernando'nun sakatlığıdır."

Son cümlede tevazu yapmış belli. Çünkü kaptanın kendisi de bir dönem sakattı. O zamanlar Liverpool'un ne kadar sıkıntı çektiğini herkes görmüştü. Ama yine de çoğu cümlesi doğru. Fernando Torres'in yerinde başka biri oynasa Liverpool bu kadar iyi yerlerde olamayabilirdi.

Yazmasam ayıp olurdu...


Dün gece Miami, kendi sahasında Utah'ı 3 uzatma devresi sonucunda 140-129 mağlup etti. Maçın galibinin 3 uzatma sonucu belirlenmesi bir yana asıl mesele Dwyane Wade'in harikulade performansı idi. 25 yaşındaki superstar 50-10-9'luk performansını ayrıca 4 top çalma ve 2 blok ile süsledi. Miami'de diğer oyunculardan Mario Chalmers 23, Jermaine O'Neal 28 sayı (+8 ribaund) üretti.


Son uzatma devresinde yalnızca 4 sayı atma başarısızlığı gösterip rakibine boyun eğen Utah Jazz'de ise Deron Williams 30, Kyle Korver 25 sayıyla katkı yaptı. Milli oyuncumuz Mehmet Okur ise 13 sayıyla oynadı.


Bir de NBA'den söz etmişken biraz önce sona eren Boston-Millwakuee maçında ev sahibi Millwaukee sahadan 86-77 galip ayrıldı. Konuk ekipte Kevin Perkins 26 sayı 12 ribaund ile maçın en skorer ismi olurken Bucks'ta Villanueva 19, Jefferson 17 sayıyla oynadı.

Yeni Oyuncular Yolda

Varsın giden gitsin,yenisini bulamayacak mı Selçuk?

Bakın bir tane atlet mi atlet 3 numara ile anlaştık bile. Taraftarımızı coşturacak müthiş bir atlet,Meksika'dan geliyor ABD'li...

Oyun kurucu arayışları ise sürüyor... Ligimizde daha önceki yıllarda başarıyla oynamış oyuncularla ilgileniyor takımımız... Hayırlısı...

Selam Hepinize!!!


Merhabalar,Alperen ben... Bundan sonra mr.'aea' ile birlikte buralarda olacağız.


Doğal olarak kim olduğumu merak etmişsinizdir,Mutlu Akü Selçuk Üniversitesi anonsçusuyum ben. http://www.nbaturka.net/ sitesinde yazarlık yapıyorum,www.gsbasket.org da takılıyorum vs. vs...

Anlayacağınız basketbolu seviyorum,nice güzel günlere hep birlikte diyelim... :)


14 Mart 2009 Cumartesi

Sorun kronik


Bugünkü Casa Ted maçını çok şükür kazandık ama ne çileler çektik. Açıkçası internetten takip ederken bile acayip gerildim. Çünkü yine "ilk yarı iyi oynayıp ikinci yarı maçı verme" alışkanlığını yenememişiz. Bunu anladım ben. Çünkü maçın hemen başında 10 civarı farkı yakalamıştık. İlk yarı 35-23 bitti zaten bu takımı moralize etmek için yeter de artar bile.

Düşünün takım haftalardır çok mücadele ediyordu. Uzun bir aradan sonra geçen hafta galip geldik. Şimdi moralin zirveye tırmanması için gereken tüm şartlar hazır. Ama madalyonun diğer yüzü öyle değil. 3. çeyrek başlıyor ve takım hemen kaçırması gereken şutları kaçırıyor. Savunma direnci sıfır. Hücum istikrarı sıfır. Bu süre zarflarında (3. çeyrek) şu ana kadar maç yaptığımız tüm takımlar farkı kapatmıştı. Lig sonuncusu ve 1 galibiyet sahibi Casa Ted için de bu olay farklı olmadı. Rakip hemen farkı kapattı. Bir ara öne bile geçtiler. Sonra all-star Ekene sahneye çıktı. İlk yarıda 17-8 gibi insanüstü bir performans ortaya koyan Ekene 3. çeyreğin başında oynamadı ama maç dengelenmeye başlayınca koç hemen oyuna aldı. Oyunun rakip adına kopmasını engelledi ve 4. faulünü alıp benche oturdu Ekene.

4. çeyrek de durum pek farklı değildi rakip bizden bir adım daha öndeydi. Ama yine de Ekene-Alex-İsmail üçlüsünün oynadığı bölümde İlker ve Ufuk asist manyağı oldular. O ara öne geçtik ve ağırlığımızı ortaya koyduk. Maçın son bölümlerinde ise İsmail'in attığı üçlük maçı kopardı. Son saniyede Tedli oyuncunun attığı üçlük farkı kapatamadı.

CASA TED KOLEJLİLER: 69

Polat Kaya 10 (5 rb, 2 ast, 2 tç, 2 tk)
Caner Öner 3 (1 rb, 2 ast)
Alper Özcan 1 (1 ast, 2 tk)
Caner Erdeniz 4 (2 rb, 2 ast, 2 blk)
Önder Külçebaş 1 (4 rb)
Tovarice Prowell 29 (2s:3/6, 3s:5/5, SA:8/10, 5 rb, 2 tk)
Marshall Strickland 17 (2 rb, 1 ast)
Erek Hansen 4 (6 rb, 2 tk)

MUTLU AKÜ SELÇUK ÜNİVERSİTESİ: 72

İlker Türel 8 (5 rb, 5 ast, 4 tk)
Volkan Ertetik 0 (2 rb, 3 tç)
Murat Yolcu 5 (1 rb, 1 ast)
Ufuk Kaçar 8 (4 rb, 7 ast, 4 tk)
Alex Dunn 15 (2s:6/10, 3s:0/1, SA:3/3, 9 rb)
Brian Ibekwe 29 (2s:8/13, 3s:3/4, SA:4/6, 12 rb, 2 tç, 2 tk)
İsmail Çevik 5 (4 rb)
Mutlu Demir 2

Liverpool sen çok yaşa!


Hafta içi Real Madrid, hafta sonu Manchester United. Kolay fikstür değildi tabi. Ama iki maçta toplam 8-1 gibi olağanüstü bir skor yakalamak acayip bir durum. İnanın ümidim çok çok azdı. Manu'nun zaten ligde 2 mağlubiyeti vardı. ECC'de ise malumunuz geçen seneden beri yenilmiyorlar. Buna karşı Old Trafford'da 3 farklı bir galibiyet elbette çok önemli. Bu maçtan sonra havlu atacağımızı sanıyordum ancak öyle olmadı. Rafa koltuk tutuşunca harekete geçmiş belli.

Maç hakkında söyleyeceğim, P2P'nin azizliği sebebiyle maçı izleyemedim malesef. 2 penaltı 1 kırmızı kart ve 1 frikik golü var. Eminim bizimkiler yine makine gibi oynamıştır. Ama üzülerek söylüyorum Liverpool'un şampiyon olması için kendi çabası artık yetmiyor. Manu eğer izin verirse yani az da olsa düşüşe geçerse şampiyonluk ihtimali doğacak. Öbür türlü Manu'nun zaten maç eksiği var.

Manchester United 1-4 Liverpool (Ronaldo (p) / Torres, Gerrard(p), Aurelio, Dossena)

Monty de gitti

Beklenildiği gibi Monty Mack ile de kulübümüz yollarını ayırdı. Aslında Casa Ted maçının sonunu bekliyordum ama Monty'yi Ankara'ya bile götürmemişler. İlk yarıyı 35-23 önde kapatsak da önümüzde çok önemli maçlar var. Skor gücü kısıtlı bir kadro ile oynamak zorunda kalacağız. Yerine alabileceğimiz oyuncular acaba teklifimizi kabul edecekler mi? Bu ve bunun gibi birçok sorun barındırıyor aslında. Neyse sözü fazla uzatmak istemiyorum yazılacak bir-iki yazı daha var. Onları gündeme almalıyım. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.

13 Mart 2009 Cuma

Jamar kendini de yaktın bizi de!


Jamar ve Monty'nin son günlerde uyuşturucudan gözaltına alındığını çoğumuz duymuştuk. Aslında yakalanan miktarın önemli olmadığı ve oyuncuların takımla beraber çalıştıkları söyleniyordu. Ama kazın ayağı öyle değilmiş. Bugün toplanan Selçuk Üniversitesi Spor Kulübü yönetim kurulu verdiği karar doğrultusunda teknik heyetle de görüşerek Jamar Butler ile ilişkisini kesmiş. Bir basketbolsever olarak üzücü bir olay tabi. Ancak bazı bedellerin ödenmesi şarttı. Jamar (ve belki Casa TED maçından sonra Monty) gönderilmese kulübe maddi ve manevi zarar gelmesi muhtemeldi. Bu şekilde kulüp kendisine gelecek zararı en aza indirmeye çalıştı.

Jamar'ın kadrodaki değeri de uzun vadeli anlaşılacaktır. Kendisi her ne kadar bize reklam edildiği kadar iyi olmasa da top sürmeyi bilen, pas atabilen bir oyuncu idi. Bu konuda takımda zaten büyük eksik var. Yani bir İlker'e baktığımızda dripling eksikliğini rahatça görüyoruz. Sonuç olarak bu eksik takımı bir süre etkileyecektir. Yönetimin bu boşluğu nasıl dolduracağı meçhul. Asıl önemli olan şimdi Monty'nin yollanmaması. Çünkü Monty, Jamar'a göre çok daha önemli bir oyuncu. Skor yükünü Ekene ile beraber çekiyorlar. Bakalım son karar ne olacak biz de bekleyip göreceğiz.