28 Şubat 2013 Perşembe

Faizi kalsın, bana aşkımı verin


82 yaşındaki emekli hazine avukatı Muazzez Giray, geçtiğimiz günlerde Garanti Bankası'nın reklamında oynadı.* Aslında pek çoğumuz onu tanıyoruz fakat bu ismiyle değil.

Kimimizin aşka dair duyduğu ilk şiir, kimimizin ilanıaşk ederken yardım aldığı, kimimizin karşılıksız aşkların çıkmaz sokaklarında dost edindiği o şiir, Sezai Karakoç'un meşhur şiir serisi** Monna Rosa'nın Monna Rosa'sı Muazzez Akkaya -şimdi Giray-. Neşredilip yazar tarafından kitaplaştırılana dek bu gizemli şiirin bir kopyasına ancak şanslı iseniz sahip oluyormuşsunuz. Birkaç yıl önce Muazzez hanımın izine ulaşılana kadar hakkında pek çok efsane söylendi, yazıldı. Çağımızın ulaşılabilirliği o efsaneleri ve şiirin gizemini yok etti adeta. Fakat konumuz şimdilik bu değil.

**Diğer ikisi akrostiş olmadığı için ilgi çekmediğinden midir bilmem ama Monna Rosa üç şiirden oluşmakta. Hatta şair "Ve Monna Rosa" diye de bir ek yapmış bu seriye. 3+1 diyebiliriz.
1 2 3 +

19 yaşında bir âşığa göre bir hayli fazlaydı o şiir. Sezai Karakoç'un içindeki cevheri çıkarmasına yardım ettiğine şüphe yok. Karakoç birçok şiirinde o kadından, Rosa'dan, ilham aldı. Onlarca yıl o şiirleri yayımlamaktan imtina etti. Aşkına duyduğu saygıdan ötürü hayatı boyunca evlenmedi. Birkaç genç nesli peşinden sürükledi. Aşkın önünden geçmeyen insanları duygulandırdı. Aşkına karşılık bulamayanların gözyaşlarını sildi. Genç kızları da imrendirdi şüphesiz. Lakin iş sizin sandığınız gibi değil. Muazzez hanımın bu aşktan haberi varmış evvelden. Sezai bey de kendisine şiirler, kitaplar vermiş. Şiirin kendisine yazıldığını ise sonradan öğreniyor. Genç Sezai'den elektrik alamadığını, etkilenmediğini falan söylüyor. Yıllar içinde evlenmiş de olsa cümleleri sanki başka birine yazılmış herhangi bir şiire söylenmiş gibi. Duygusuz ve bayağı...
Kimse kimseyi sevmek zorunda değil elbette. Hele konu aşka gelince karşılık bulmak oldukça zor. Ama altmış yıl sonra beni bile bu denli etkilemiş bir şiirin muhatabında yaprağı dahi kıpırdatmaması bana çok garip geldi. Hani "taş olsa dile gelirdi" derler ya, sahiden taş olsa duygulanır, ufalanır, üç beş kelam ederdi. Anladığımız kadarıyla Muazzez hanım bir "ping-pong masası"na vurmuş, bir genç Sezai'ye. Ve bugüne dek "ölülerin niçin yaşadığını" anlayamadan ömür sürmüş.
Belki de Garanti Bankası'nın bize vermek istediği subliminal mesaj da budur: "Bakın bu saf aşklar para etmiyor. Gelin sizin aşkı faize yatıralım."

Bilmiyorum, dört katım yaşındaki, uğruna müstesna şiirler yazılan bu kadına haksızlık ediyorum belki de. Üstelik hikayenin iki kahramanı da hayatta. Muazzez hanım mutlu bir evlilik yapmış. Çocukları, torunları var. Meslekte de oldukça başarılı ve mutlu bir geçmişi var bunu anlayabiliyoruz. Sezai bey kalbinde başka kadına yer ayıramamış, evlenmemiş hiç. Şiirleriyle adından söz ettirmiş, hayatını siyasete ve davasına adamış. Birçok ödül almış. Halen Yüce Diriliş Partisi'nin genel başkanlığını yapmakta.
Onlar hayatlarını doğru bildikleri yolda sürdürmüşler. Umuyorum ki ikisi de mutlu bir ömür yaşamışlardır.
Ancak beni asıl korkutan ise yeni Muazzezlerin aramızda olması. Allah hepimize kıymet bilen mâşuklar nasip etsin.
Ne diyeyim, "hayırlısı"...

Bonus-1: www.youtube.com/watch?v=nrIfNU6_HhM
Bonus-2: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/5749412.asp?yazarid=131&gid=61
Bonus-3: http://www.geyve.com/index.php?option=com_content&task=view&id=6353&Itemid=28
İlham kaynağım: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/Murat_Mentes/askin-faizi/36398