
24 Haziran 2009 Çarşamba
19 Haziran 2009 Cuma
Glen Johnson


Ben ise Glen Johnson'ın Liverpool'da başarılı performansına devam edeceği kanaatindeyim. Maliyetini amorti etmesi her ne kadar uzun sürse de en azından 2 yıl kalması hem takım için hem kendisi için yararlı olacaktır.
Bilgi ve istatistikler transfermarkt.co.uk'tan alınmıştır. Eğer hata görürseniz ve bildirirseniz memnun olurum.
15 Haziran 2009 Pazartesi
Zen Master

Jordan ve ekibiyle 6, Kobe ve Shaq ile 3 şampiyonluk kazandı Jackson. Bu kez elinde bir Shaq yoktu. Ama birbirine uyumlu çarkların hareket ettirdiği bir makine vardı adeta. Kobe gibi bir oyuncu eğer bu çarklardan birisi olamazsa yani kendi halinde takılırsa takımı için büyük facia olurdu. Bunu da o 'makine'ye monte eden yine Jackson idi.
Lakers'ı 3 sene şampiyon yaptıktan sonra 1 sene koçluğa ara verdi. O sezon Lakers batıda 11. olarak playofflara giremedi. Sonraki iki sene Jackson önderliğinde playoffların ilk turunda elendiler. O zamanki kadro tam bir faciaydı zaten.
Anlattıklarımdan bir sene sonra yani 2007-08 sezonunda Lakers aradığı kanı büyük bir kazıkla buldu. Gasol'ü kadroya kattı. Aslında o zamandan beri Lakers şampiyonluk favorisiydi. Geçen senenin sonunda yeni nesil "üçlü silahşörler" (Paul Pierce, Ray Allen, Kevin Garnett) tarafından mağlup edildiler.

Artık Jackson'ın her parmağında 1 yüzük var ve bu konuda Red Auerbach'ı da geçerek NBA tarihine geçti. Sanıyorum ki birkaç sezon daha götürecek Lakers'ı ve Kobe'yle beraber basketbola veda edecek. Yaş olmuş artık 63 zaten.
13 Haziran 2009 Cumartesi
12 Haziran 2009 Cuma
"In Hedo we trust"

Bu sabah yine yine ve yine Alston&Nelson şenliği vardı. Artık tahminim Los Angeles'tan bir villa karşılığı şampiyonluğu satmaları yoksa kendi takımına bu kadar zarar verecek adamlar artık Türkiye'de bile azaldı. Lakers'ın maça ortak olması ise A.Rıza sayesinde oldu. Arka arkaya attığı sayılar NBA'in mental konuda lideri Orlando'yu yıktı adeta.
Hatta bu mental yıkımın en sonuncusu ise Mickael Pietrus'un maç sonunda yaptığı hareket. Artık benim gözümde birinci değiller. Böylece Mickael Pietrus'un eski halini hatırlamış olduk. Disiplinsiz, çirkef, istikrarsız ve vasat bir adamdı Van Gundy onu bu şekilde yontmadan önce. Tipik bir Fransız işte. Son derece antipatik bir takımın antipatik bir oyuncusuna patlayıverdi.
Hido'ya övgüler, Lewis'e yergiler, Howard'a sitemler olacaktır. Zira Orlando takımı bugün normal seyrinin dışındaydı. Fisher da bu takımın fişini çekiverdi.
Başlığa dönecek olursak her maç sabahı göğsümüzü kabartan o müthiş insanı o şekilde görünce insan duygulanıyor bir an:

10 Haziran 2009 Çarşamba
Let's go Magic!

Serinin 3. maçı tam bir karnaval gibiydi. Sanıyorum ki tüm izleyenler basketbola doymuştur. En azından ben ağzıma kadar basketbol doldum. Hepimiz Orlando'nun kazanacağını tahmin ediyorduk ama bu denli müthiş hücum edeceklerini tahmin edenlerin sayısı üç-beşi geçmez.

İlk yarı sonucunda Orlando Magic'in iç saha yüzdesi %75'ti. Bu da finallerde yapılan en yüksek yüzde. Kaan Kural'ın da bahsettiği gibi "%45 sınır yüzdedir. Altı kötü, üstü iyidir. 50 iyidir. 55 harikadır. 75'i karşılayacak bir cümle kuramıyorum." Gerçekten öyleydi. Ama ilginçtir Magic bu yüzdeyle attığı sürece Lakers her zaman öndeydi. Gasol çok sağlam oynadı. Ariza her zamanki gibi Hido'yu çok yıprattı. Ancak bu yüksek yüzde maç bitene kadar Orlando'nun yanındaydı.
Koskoca Orlando tamamen kusursuz muydu? Hayır tabi. İlk yarıda aksayan parçalardan biri Rashard Lewis'ti. Lewis önceki maçlardaki performansından biraz ödün vermiş gibiydi. Gerçi ikinci yarı açıldı birkaç ceza üçlüğüyle beraber.

Neyse laf kalabalığı yapmaktansa 4. maçı beklemek gerek. Tek bir tavsiyem var "serinin kader maçı" söylemlerine kulak asmayın. Sonuçta bu final serisi. Her maç kader maçı olmak zorunda.
Aşağıdaki resim ise maçı bitiren top çalma:

8 Haziran 2009 Pazartesi
Go to Orlando

5 Haziran 2009 Cuma
Bu para adamı bozar

Man City başkanı olarak arz-ı endam eden Sulaiman al Fahim geçtiğimiz günlerde Portsmouth'u da kadrosuna kattı. Kendisinin bir kulüp alacağını bildiğimizden dolayı pek sürpriz olmadı. Ama asıl sürpriz Manchester cephesinde yaşandı.

Man City'nin yeni hedefinde ise Carlos Tevez varmış. Eğer Liverpool onu da elinden kaçırırsa vay haline...
2 Haziran 2009 Salı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)