29 Temmuz 2009 Çarşamba

Bir fenomen ve mirasçıları

Yazıya şu sözle başlamak gerek:
"Chelsea'den ayrılmak benim için gerçekten çok zor oldu. Ancak ayrıldığımdan beri ben sürekli gelişiyorum ama Chelsea yerinde sayıyor." Jose Mourinho

1905 yılında kurulan yani 104 yıllık bir kulüp olan Chelsea'nin tarihi boyunca yaptığı en başarılı iş Temmuz 2004'te, elinde 2003 UEFA ve 2004 Şampiyonlar Ligi kupalarını bulunduran, Jose Mourinho'yu menajerliğe getirmekti. Rus zengini Abramovich'in de büyük katkılarıyla İngiltere'de şampiyonluğa oynayacak bir takım oluşturdu Portekizli. Muhtemelen kendisi 4-5 yıllık bir kariyer planı ve transfer tablosu oluşturmuştu ilk geldiğinde. Neredeyse her alınan oyuncu veya satılan oyuncunun mantıklı bir sebebi oluyordu. Mutlaka yapılan transferlerden fos çıkanlar da oldu ama genel itibariyle uyumlu ve büyüleyici bir takım oluşturdu. İlk 2-3 ayda yapılan tüm transferlerin birer hikayesi yazılabilirdi ama ben bunları kısaca bir geçmek istiyorum.

PSV'den Arjen Robben ve Mateja Kezman, (18 + 7,5M€)
Olympique Marseille'dan Didier Drogba (37M€)
Benfica'dan Tiago (12M€)
Eski takımı Porto'dan Ricardo Carvalho ve Paulo Ferreira'yı (30 + 20M€)
Stade Rennais'den Petr Cech'i (13M€)
ve son olarak Santos'tan Alex'i (11,5M€)(aldıktan hemen sonra PSV'ye kiralık) kadrosuna kattı.
(Devre arasında da Chelsea'nin Rusya şubesi CSKA Moscow'dan Jiri Jarosik alındı)

Mourinho ilk sezonunda, 2004-05, Premier Lig'i domine ederek şampiyon olduğunda en yakın rakibi Arsenal'e 12 puan fark atmıştı bile. Bu şampiyonluk Chelsea tarihinde 2. idi ve bundan önceki 50 yıl önce alınmıştı. Bu denli değerli bir şampiyonluğı kazandıran adam olarak 2. sezonunda ise ilkinden daha fazla söz sahibi idi. Arkasındaki güce dayanarak istediği isimleri almaya başladı. Mickael Essien için 38M ve Shaun Wright-Phillips için 31,5M€ o zamanlar parmak ısırtan miktarlardı. O transferlerin yanında Asier Del Horno (12M€) ve Lassana Diarra (4,5M€) çok sönük kalıyordu. Mourinho ayrıca kiradan dönen Juan Sebastian Veron ve Hernan Crespo'yu takımdan yollamadı ama takımdaki fazlalıklar Tiago, Mateja Kezman, Mickael Forssell ve Scott Parker'ı yolladı. 2006 yazında yine şampiyon Chelsea'ydi.

2 yılda 2 EPL şampiyonluğu her ne kadar büyük bir başarıysa da Chelsea, Mourinho'nun ilk geldiğinde reklamını yaptığı Şampiyonlar Ligi'nde kayıptı. İlk sezonda Liverpool'un İstanbul mucizesinin gölgesinde kalmışlardı. 2. sezonda ise basın toplantılarında giydirdiği efendi adam Rijkaard tarafından çimlere gömülmüştü.

3. sezonun başlarında Abramovich ile meydan okumalar başlamıştı. Abramovich Şampiyonlar Ligi'ni istiyordu. Mourinho ise başarıdan bu kez emindi. Porto ile kazandığı kupayı Avrupa'nın büyük kulüpleri haline getirdiği bir takımla nasıl kazanamazdı? Ashley Cole, Michael Ballack, Andriy Shevchenko, Jon Obi Mikel gibi oyuncuları kadroya kattı. Bu uğurda ligi Man Utd'a kaptırdı. Ancak 2 yıl önceki Milan-Liverpool 'dejavu'suna engel olamadı. Kırmızılılar Mourinho'yu yine ağlatmıştı.

2007 yazında Abramovich ile atıştığı söylendi. Mourinho tabii ki daha rahat olan adamdı. Kalırsa takımı dünyanın 1 numarası haline getirecek, Alex Ferguson futbola veda ettiğinde ise en başarılı menajer olacaktı. Eğer Abramovich onu yollarsa yine başka bir kulüpte başarılarına devam edecek ve sanki Chelsea'de devam ediyormuş gibi alacağı parayı tek çekimde alacaktı. Abramovich onu kovmayı seçti. Yerine ise İsrailli 'kankası' Avraham Grant'ı getirdi. Grant taraftarları olan ve bu denli yüksekleri hedefleyen bir takım için yeterli birisi değildi. Ama ligdeki ve Şampiyonlar Ligi'ndeki 2.likler onun için bir başarıydı. Şampiyonlar Ligi finalinden 3 gün sonra 24 mayısta istifa etti.

Yerine gelen Scolari ise Brezilya milli takımının 2002 Dünya Kupası şampiyonluğunda takımın başındaydı. Kupadan hemen sonra Portekiz'e geçti. 2004 Avrupa Şampiyonası'nda favorilerdi. Ancak futbol katili, catenaccio lanetinin antipatik temsilcilerinden Yunanistan'a finalde elendi. 2006 Dünya Kupası'nda ise yarı finalde Fransa'ya takıldı. 3.lük maçını da kaybetti ve turnuvayı 4. olarak tamamladı. Euro 2008'de ise çeyrek finalde Almanya'ya elendiler. Ancak Scolari turnuva sürerken Chelsea ile anlaştığını söyledi ve turnuva bittiğinde Londra'ya gitmişti bile. Büyük Felipe'nin Londra macerası milli takımlardaki gibi olmadı. Chelsea'nin güçlü kadrosuna rağmen büyük takımlara diş geçirememesi yüzünden basın tarafından ayağa düşmüştü bile. Abramovich son çareyi Rusya menajerini getirmekle buldu. Guus Hiddink 4,5 ayda Scolari'nin beter ettiği takımı Şampiyonlar Ligi yarı finalisti yaptı. Chelsea bu sürede 100 yılın takımı Barcelona ile maç yapıp da yenilmeyen tek takım olma başarısını gösterdi (2008-09 sezonu içerisinde). Ancak Hiddink'in vadesi bu kadardı. Hollandalı hoca Rusya'daki görevine devam etmekte ısrarlı olunca Abramovich de bir şey diyemedi.

Roman Abramovich'in yeni adamı Carlo Ancelotti oldu. Milan'da torpili yüzünden uzun süredir kalıyordu. Fatih Terim'den aldığı koltuğu geçen sezonun sonuna kadar bırakmamıştı. Aynı kadroyla çalışa çalışa hala bir başarı yakalayamayınca kapının önüne kondu. Chelsea taraftarlarının ona umut beslediğini sanmıyorum. Oyuncuların gayretiyle Arsenal'e falan geçilmezler ama kimse onlardan 'European double' (Şampiyonlar Ligi+Premier Lig) beklemiyor.

Yine kadroya bakacak olursak Mourinho günlerinden kalan oyuncular şunlar: Cech, Carvalho, A. Cole, Ferreira, Terry, Alex, Essien, Lampard, J. Cole, Obi Mikel, Ballack, Shevchenko, Drogba ve S. Kalou. Bu 14 oyuncunun yaş ortalaması 28. Bu oyuncuların en verimli oynadığı dönem de Mourinho dönemi olup onun gidişinden beri ritm tutturamadıkları bir gerçek (gerçi Lampard, Essien, Terry falan aynı sayılır). Ancelotti'nin bu oyunculardan tam verim alıp takımın eksiklerine nokta tavsiyeler yapacağını falan da düşünmüyorum. Bu sezon sağlam bir şekilde 3. olurlar herhalde.

Mourinho da yatar kalkar güler bunların haline işte. "Ne mirasçılarmış be" diyiverir.

Not: Bu notumuz da blog takipçilerine gelsin. Tatil organizasyonları sebebiyle blog, ağustos ortasına kadar güncellenmeyecek. Blogumuz sizlere emanet.

Hiç yorum yok: